Çocuklarda Yas Nasıl Deneyimlenir? Yetişkinler Olarak Nelere Dikkat Etmeliyiz?
Stajyer Psk. Ebru Peközer
Hayatımızdan bir şey veya bir kişi eksildiğinde, onun kaybıyla baş başa kaldığımız, yoğun ve kederli duygular ile başa çıkmak durumunda olduğumuz bir süreçtir yas. Sanılanın aksine sadece sevdiğimiz bir kişi öldüğünde geçmek zorunda olduğumuz bir yol olmasa da en zorlayıcı ve travmatik olma niteliği taşıyan yaslar genelde bir ölümün ardından tutulan olur.
Nitekim yas, halk arasında bilinenin aksine, teker teker çıktığımız basamakların ardından geriye dönüp baktığımızda “aşılmış” gibi görünen bir süreç şeklinde ilerlemiyor. Hatta dünyada ne kadar insan varsa o kadar yas süreci vardır demek daha doğru olabilir. Hem yetişkinlerde hem de çocuklarda oldukça farklı yas deneyimlerine rastlamak mümkün. Ölümün nasıl gerçekleştiği, ölen kişiyle olan ilişki, aile kültürü ve daha önce bir kayıp deneyimlenip deneyimlenmediği gibi faktörler bu değişkenliğe sebebiyet vermektedir.
Özellikle pandemi süresince yaşanan ölümlerin, çocuklara ve bizlere çeşitli biçimlerde tesir ettiğine oldukça sık şahit olduk. Ölümlerin art arda veya bir anda olması gibi durumlar ruhsallığımızda derin çaresizlik, tekinsizlik ve güçsüzlük hislerini tetikledi. Virüs sebebiyle, ölen kişilerle vedalaşma ritüellerimiz de değişmek zorunda kaldı; ihtiyacımız olan desteği göremedik.
Böylesine ağır dönemlerde, farklı farklı şekillerde gösterdiğimiz bu desteğe en çok ihtiyacı olanlar ise çocuklardır. Zira, yetişkinler için bile konuşması bir o kadar zorlayıcı olan “hayatın parçası” olarak nitelendirdiğimiz bu gerçeğin, çocuklar üzerindeki etkisinin daha da karmaşık olduğunu fark etmek önemli. Çocuklar, duygu bakımından olmasa bile bu duyguları dile dökme, anlamlandırma ve yönetme konusunda biz yetişkinler kadar deneyimli değiller. Peki, hayatın kaçınılmaz gerçeği olan ölüm karşısında çocuklar nasıl tepkiler verebilir ve bizler neler yapabiliriz?
Yapbozun parçalarını birleştirmek
Kaybı anlamlandırmanın ve doğru bilgi sağlamanın, çocuğun yas sürecindeki etkisi bir hayli büyük. Çocuğun neleri bildiğine, ne kadarını anladığına ve nasıl baş ettiğine dair belli varsayımlara sahip olabiliriz ancak bu, çocuğu anlamamızı ve ona doğru şekilde destek olmamızı zorlaştırır. Bazen çocuklara daha çok zarar vereceği yanılgısıyla onlardan birtakım bilgileri saklayabiliyor, hatta gerçeği değiştirerek aktarabiliyoruz. Ancak eğer yapbozda eksik parçalar varsa, çocuk bu parçaları kendi kendine doldurmaya çalışabilir. Örneğin, intihar nedeniyle ölen ebeveyninin ölümüyle alakalı çocuk bir kafa karışıklığı yaşıyorsa, çocuğun aklında buna kendisinin sebebiyet vermiş olabileceği gibi gerçek dışı ve suçluluk uyandıran birtakım kurgular canlanabilir. Bu sebeple, bunu yapmak ne kadar zor olursa olsun, çocuğa karşı olabildiğince dürüst ve net olmak her şeyden önemli. Böylelikle çocuğa güven veren bir ilişki dinamiği sağlamış, korku ve endişelerini yatıştırmış ve ona desteklenebileceği bir alan açmış oluruz.
Anlamlandırmanın da bir süreç olduğunu ve etrafımızdaki insanlarla olan konuşmalarımızdan ve yaşantılarımızdan etkilendiğini düşünürsek, çocuğun ara ara bu konuya geri dönme ihtiyacı olabileceğini de unutmamak gerekir. Aynı soruları tekrar tekrar sorabilir veya hiç beklemediğiniz bir sırada konuyla ilgili konuşmak isteyebilir.
Çocuk, ölüm kavramı ile ilk defa tanışıyor veya ne olduğunu anlamakta güçlük çekiyor olabilir. Kullandığımız dil bu konuda bizlere ne kadar “öbür dünyaya geçmek”, “melek olmak” veya “sonsuz bir uykuya dalmak” gibi yaratıcı seçenekler sunsa da çocuklar bu deyimlere bizim atfettiğimiz anlamları atfetmezler. Bir kişiyi kaybettiğimizi söylemek, çocuğun zihninde o kişinin kaybolduğunu ancak ararsa onu bulabileceğini düşündürebilir. Ölümün anlamını, ölüm kelimesini kullanarak açıklamak kafa karışıklığını önleyecektir. Eğer etraftaki bir evcil hayvanla veya parktaki bir böcekle benzer deneyimler yaşanmış ise bu anılara gönderme yapılarak benzerlik üzerinden bir bağ kurulabilir veya fizyolojik olarak sürecin uykudan farklı olduğuna vurgu yapılabilir.
Tabii bu bilgileri verirken aynı zamanda çocuğun gelişimsel düzeyine uygun şekilde açıklamak, anlamakta zorlanacağı cümleler ve kelimeler kullanmaktan kaçınmak ve gerektiğinde konuşma şeklimizde bazı değişikliklere gitmek gerekecektir.
Dalgalanıp durulmak
Yazının başında, yas sürecinin adım adım ilerlediğimiz düz bir yol olmadığından bahsetmiştik. Nitekim, yas tutarken duygu ve düşünceler oldukça karmaşık, birbiri içine geçmiş ve inişli-çıkışlı ilerleyen bir süreçte incelenmelidir. Özellikle çocuklarda yasın ve kaybın getirdiği yoğun duygular gel-gitler halinde tezahür edebilir. Keyifli ve mutlu görünen bir çocuk bir anda kedere boğulup ne yapacağını bilemez hale gelebilir. Bu dalgalanıp durulmaları göz önünde bulundurmak yerine sadece mutlu olduğu anlara odaklanıp “hiçbir sorun yokmuş gibi” davranmak çocuğun yaşadığı duygu ve durumlar önemsizmiş gibi hissetmesine yol açabilir. Bir başka deyişle, hissettiği duyguların yanlış olmadığını, bir o kadar normal olduğunu ve görüldüğünü hissettirmek, çocuğun yas sürecinin ilerleyişi için hayati önem taşıyan bir diğer noktadır.
Daha önce de değindiğimiz üzere, duygularımız benzer olsa da onların üstesinden gelme şekillerimiz bir hayli farklı. Bu duyguları dillendirmelerinde yardımcı olmak ve duyguların ismini koymak; çocukların duyguları tanımlandırma, ifade edebilme ve onlarla başa çıkma becerilerine katkıda bulunur. Çocuğun duygularını ve duyguları arasındaki salınımları anlamlandırmada çeşitli duygu çarklarından yararlanabilirsiniz. Böylelikle farklı duyguların üzerimizde farklı etkileri olduğunu ve bunlarla başka başka şekillerde baş ettiğimizin farkındalığını kendi deneyimleri üzerinden keşfedebilir.
Bir diğer nokta ise çocuğun etrafındaki insanların yas süreci, tepkileri ve davranışına dikkat edecek olmasıdır. Özellikle ebeveynlerin yasla başa çıkma stratejilerine göre çocuğun duygularını yaşayışı değişiklik gösterebilir. Mesela anne veya babanın yoğun duygular içerisinde olduğunu gözlemleyen bir çocuk, kendi duygularını geri plana atıp üzüntüsünü göstermeme eğiliminde olabilir. Bu dönemde çocuğun fizyolojik belirtileri ve şikayetlerine özellikle dikkat etmeniz önem taşır.
Konuşmak ya da konuşmamak…
Ancak şunu da unutmamalıyız ki çocuk konuşmaya hazır hissetmediğinde onu zorlamamak ve ondan gelen işaretleri okuyarak, onunla bu konuyu konuşmak için onun hazır olduğu anı beklemek oldukça kritik. Bu konuyu konuşmak sizin için de bir o kadar zor olabilir; böyle bir durumda bu temayı ele alan çocuk kitaplarından yardım alıp diyaloğu başlatmayı kolaylaştırabilirsiniz. Benzer şekilde, çocuklar hayatın akışında gördüklerini ve yaşadıklarını sık sık oyunlarına taşırlar. Kendi kurguladıkları oyun çerçevesinde belli senaryoları canlandırmak öğrenme ve duygu düzenlemelerinde onlara yardımcı olur. Siz de çocuğun oyunlarına dahil olabilir ve oyun üzerinden onun iç dünyasına ulaşabilirsiniz.
Sizinle birlikte olmadığı zamanların da çocuğun yas sürecine dahil olduğunu göz önünde bulundurmakta fayda var. Öğretmenleriyle ve etrafındaki diğer yetişkinlerle de iletişim halinde olmak, çocuğun genel durumuna dair daha kapsamlı bir fikrinizin olmasını sağlar. Bu kişilerden de destek alabilir ve çocuğun zaman içerisindeki değişimlerini daha net bir resimde inceleyebilirsiniz. Unutmayın ki bu, hem çocuklar hem de biz yetişkinler tarafından deneyimlenen ortak bir süreçtir. Bu süreç boyunca kendi ihtiyaçlarınızı ve duygularınızı gözetmek, sizin için olduğu kadar çocuğunuz için de bir o kadar kıymetli.
Dayanışma ve birliktelik
Yas tutarken bizleri destekleyecek ve bizlere iyi gelecek unsurlar da bulmak mümkün. “Tepetaklak” olan hayatta belli düzenlerin ve rutinlerin korunması bu anlamda ayrı bir değer taşır; özellikle de çocuklar için. Çocuğun hayatında beklemediği bir anda birçok şey değişirken bir yandan da sabit kalan belli başlı aktivitelerin olmasına dikkat edin. Her gün aynı saatte izlediği çizgi filmi, her sabah aynı yerden bindiği okul servisi ve her gece aynı şekilde sarıldığı oyuncak ayısı onun için artık çok daha önemli.
Diğer bir konu ise kaybedilen kişi ile olan ilişkinin aslında bitmemiş olduğu, çocuğun ve de bizlerin zihninde devam edeceği. Bir insanın ölmesi, o insanın hayatımızdan tümüyle çıkması anlamına gelmez. O insanlarla olan anılarımız ve onlara karşı hissettiğimiz duygular belleğimizde yer eder. Çocuklar da bu anıların dillendirilmesine ve canlı tutulmasına ihtiyaç duyarlar. Çocukla birlikte bir anı kutusu yapmak ve yası tutulan kişiyi hatırlatan objelerin ve onun adına hazırlanan anıların içinde tutulduğu bir “anıt” yaratmak bu konuda yardım sağlayabilir. Özellikle ölüm yıldönümleri, yasa ve kayba dair duyguları pekiştirebilir. Bu dönemlerde birlikte olmak ve bu zamanların bilhassa zor geçebileceğini unutmamak lazım.
Zor zamanların üstesinden birlikte gelmek, birbirimizden destek bulmak ve bu süreçte yalnız olmadığımızı bilmek bize iyi gelecektir.
Kaynakça:
Albuquerque, S., & Santos, A. R. (2021). “In the same Storm, but not on the same Boat”: Children Grief During the COVID-19 Pandemic. Frontiers in Psychiatry, 12. https://doi.org/10.3389/fpsyt.2021.638866
Anna Freud NCCF. (2021, May 27). Supporting bereaved children in the early years [Video]. YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=PMKxw6K_Boc
Dealing with loss and bereavement: Grief and loss guide for young people: Anna Freud Centre. Grief and Loss guide for young people | Anna Freud Centre. (n.d.). Retrieved August 18, 2022, from https://www.annafreud.org/on-my-mind/dealing-with-loss-and-bereavement/
Ener, L., & Ray, D. C. (2018). Exploring characteristics of children presenting to counseling for grief and loss. Journal of Child and Family Studies, 27(3), 860-871. https://doi.org/10.1007/s10826-017-0939-6
Felaket Sonrası Yas Dönemi Genel Olarak Nasıl Geçer? Yankı Yazgan. (n.d.). Retrieved August 18, 2022, from http://www.yankiyazgan.com/felaket-sonrasi-yas-donemi-genel-olarak-nasil-gecer/
Fitzgerald, D. A., Nunn, K., & Isaacs, D. (2021). What we have learnt about trauma, loss and grief for children in response to COVID-19. Paediatric Respiratory Reviews, 39, 16-21. https://doi.org/10.1016/j.prrv.2021.05.009