Eğitim Uzmanı Mustafa Balkaş
Derslerde Anlatılanları Hatırlama Oranı Düşük
Günümüzde sınıflarda gözlemlediğimiz en büyük problem, öğrencilerin derslerde sürekli olarak pasif durumda olmaları. Öğretmenler ağırlıklı olarak, en etkisiz öğretim yöntemi olduğu bilinen anlatım yöntemini kullanıyorlar. Araştırmalar, anlatılanların 24 saat sonra hatırlanma oranının yüzde 5’i geçmediğini gösteriyor. Derse etkin katılım sağlandığında, öğrenci motivasyonunun, öğrenmenin ve sınav başarısının arttığını görüyoruz.
Derslere etkin katılım stratejilerinin nasıl etkili biçimde kullanılabileceği ile ilgi bazı öneriler:
Bekleme süresi ve soru-cevap yöntemi: Soru-cevap derslerde en sık kullanılan eğitim yöntemlerinden biri. Yöntem doğru kullanıldığında çok motive edici, bütün öğrencilerin katıldığı bir süreç olabiliyor. Doğru kullanılmadığında ise en etkisiz yöntemlerden biri haline geliyor. Soruyu sorduktan sonra, sorunun zorluk düzeyine göre, öğrencilere verilecek bekleme süresi 10 ile 15-20 saniye arasında olduğu takdirde, her öğrenciye bilgiyi işlemlemek, bağlantılar kurabilmek için yeterli zaman verilmiş oluyor. Bekleme süresi yeterli olmadığı takdirde, 1-2 saniye içinde bağlantı kuramayan öğrenciler, öğretmenin vereceği bekleme süresinin kısa olduğunu bildikleri için cevaplamaya çalışmamakta hatta soruyu dinlemiyor.
Soru-Cevap Yönteminin Etkili Kullanımı İçin
-Sene başında A4 kağıtlarını PWC ile kaplayın ve her öğrenciye bir adet dağıtın. -Öğrencilerin yanlarında silinebilir silgi bulundurmalarını isteyin. -Soruları sormadan önce öğrencilere parmak kaldırmamalarını söyleyin. -Soruyu sorun ve 10-15 saniye bekleme süresi verin. -Bekleme süresinin sonunda, öğrencilerin PWC kaplı kağıtlarını aynı anda kaldırmalarını isteyin. -Uygulama bu şeklide yapıldığında, her öğrenci düşünüyor ve cevabı yazabiliyor. -Öğretmen de sorunun cevabını kimlerin doğru olarak verdiğini çok kısa bir sürede görebiliyor ve aynı zamanda süreç değerlendirmesi yapmış oluyor. -Aynı etkinlik, öğrencilerin soruları ve cevaplarını defterlerine yazmalarını isteyerek de yaptırılabilir. Özellikle daha sonra hatırlamak için kullanmalarını istediğimiz takdirde, soruları ve cevapları deftere yazdırmak yerinde olabiliyor. -Her yöntem gibi bu yöntem de uygulanırken öğrenci motivasyonu dikkatle izlenmeli ve etkinlik süresini çok uzatarak motivasyon düşüklüğüne neden olmamalı. -Kinestetik bir eylem olan yazı yazmanın, anlamayı olumlu etkilediğini unutmamalıyız.
Genellikle Öğretmenler Tekrarlıyor Öğrenciler Dinliyor
Tekrar yöntemi: Öğretmenlerin dersin başında, sonuna doğru veya ortasında kullandığı yöntemlerden biri. Bu yöntem de tekrarı kimin yaptığına bağlı olarak çok etkili (anlamaya ve beceri gelişimine katkıda bulunan) veya etkisiz olabiliyor. Tekrarı yapan, öğrenir. Öğretmenler genellikle tekrarı kendileri yapıyor, bu süreçte öğrencilerde pasif ve dinleme durumunda kalıyor. Tekrar uygulamasında da aktif durumda olması gerekenler öğrenciler olmalı. Dersin sonunda veya başında öğretmen ‘Bu derste, bir önceki derste işlediklerimizi tekrar edecek olursak’ diyerek anlatmak ve göstermek yerine, öğrencilere ‘Bu derste, geçen derste işlediklerimizden aklınızda kalanları yazarak, çizerek, şiir yazarak, akıl haritası kullanarak ifade edin’ diyerek öğrencilerin hepsine kendilerini ifade etme imkânı vermeli. Bu, bütün öğrencilerin etkin katılımını sağlar. Dolayısıyla motivasyon artar, anlamaya yönelik çalışma yapılmış olur. Tekrarı birkaç öğrencinin yapmasını istemek ayrı bir problem. Zira bütün öğrencilerin doğru tekrar yapmasını sağlamak esas amaç olmalı. Tekrar yönteminin etkili ve etkisiz kullanımını spordan bir örnekle şöyle açıklayabiliriz: Basketbol antrenmanında 20 sporcu var ve top sürme becerisini geliştirmeyi hedefliyoruz. Kenarda 20 top olmasına rağmen, 20 basketbolcuya bir veya iki top verdiğimiz takdirde, verilen sürede (beş dakika) her öğrencinin eline top bir veya iki kez değecektir. Ancak, her sporcuya bir top verdiğimiz takdirde, bu süre içinde her birinin sürenin tamamında top sürmesini sağlayabiliriz. Tekrarı yapanın öğrendiğini unutmamak gerekiyor.
Belli Öğrencilere Söz Vermek
Tekrar sonrası söz verme: Her öğrenci yukarıda açıklandığı gibi bireysel ve aktif olarak katılarak tekrar yaptıktan sonra, belli öğrencilere söz vermek de konunun anlaşılıp anlaşılmadığını belirlemek için kullanılabilecek yöntemlerden biri. Öğrencilere söz verirken alfabetik sıra, oturma düzeni, el kaldırma gibi sıranın kime geleceğinin kestirilebileceği örüntülerden kaçınınız. Bunlar, öğrencilere ne zaman sorumlu olacaklarının sinyalini verir, böylece kendilerine sıra gelmeden önce ve geldikten sonra konuya ilgi göstermezler. Ünitenin önemini vurgulama: Ünitenin başında ‘Bunu neden bilmem gerekiyor’ ve ‘Bu bilgiyi hayatta ne zaman kullanacağım’ sorularının cevaplarını özellikle öğrencilerin ön bilgilerini dikkate alarak, değişik görsel materyaller kullanarak verin. Araştırmalar, bu soruların cevaplarını vermeden, öğrenme motivasyonunu ve öğrencilerin derse etkin katılımını sağlamanın mümkün olmadığını gösteriyor.
Öğrenciler Motivasyonları Düşük Olduğu İçin Aralarında Konuşurlar
Derste pratik yapma: Pratik, öğrenciler tarafından yapıldığı ve bütün öğrencilerin aktif olarak katılımları sağlandığı takdirde motive edici olur. Pratiği öğrencilere tek tek yaptırmak veya pratiği öğretmenin yapması derslerde sıklıkla karşılaştığımız en önemli problemlerden biri ve bir Çin atasözü bu konuyu çok güzel açıklıyor: ‘Duyarım ve unuturum, görürüm ve hatırlarım, yaparım ve anlarım’.
Bir öğrenci tahtaya yazılan soruyu cevaplamak için geldiği zaman, sınıftaki diğer öğrencileri gözlemleyin. Problem çözme durumunda olan bir öğrencinin dışındaki bütün öğrenciler pasif olarak izlerler, motivasyonları düşük olduğu için aralarında konuşurlar ve derse ilgileri kalmaz. Derslerin çoğunda da benzer uygulama sıklıkla yapıldığında, okul öğrenciler için sıkıcı bir yer haline gelir. Aynı durum, öğretmenin sürekli olarak tahtada anlattığı, problem çözdüğü durumlar için de geçerli. Sürekli olarak anlatan, problem çözen, örnekler veren, karşılaştırma yapan kimse o öğrenir. Bu nedenle derslerde öğrencilerin anlattıkları, örnekler verdikleri, problem çözdükleri, bireysel, eşli ve grup çalışması yapılan süreler arttırılmalı. Öğretmenin (40 dakikalık bir derste değişik zamanlarda, gösterdiği, anlattığı, örnekler verdiği) kullandığı sürenin 7-8 dakika olduğu, geri kalan sürede öğrencilerin aktif katılımının sağlandığı derslerde öğrenci başarısının ve motivasyonunun yüksek olduğunu gözlemliyoruz.
Örneğin; dersin hedeflerine ulaşılmasına yönelik olarak kullanacağımız, 4-5 sayfalık bir ders materyali var. Bir derste bu materyal farklı şekillerde kullanılarak ders işlenebilir: Seçenek 1: Materyalde ne varsa öğretmen ders boyunca anlatır ve gösterir, arada öğrencilere cevaplamaları için bazı sorular sorar. Bu derste, öğrenme çok sınırlı, motivasyon çok düşüktür, çünkü öğrenciler dersin yüzde 95’inde pasif durumda. Seçenek 2: Öğretmen materyali kısa süre (4-5 dakika) anlatır, gösterir. Daha sonra öğrencilerden materyali bireysel olarak okumalarını, önemli olduğunu düşündükleri kısımları yazmalarını ve materyalle ilgili ikişer soru hazırlamalarını (15 dakika) ister. Daha sonra hazırladıkları soruları önce eşleriyle sonra da dört kişilik gruplarıyla (10 dakika) paylaşmalarını ister. Sonra da öğretmen, her gruptan bir öğrenciye rastgele grubun sorularını (8-10 dakika) sınıfla paylaşmasını ister. Seçenek 2, öğrencileri etkin ve aktif olarak katmaktan ne anladığımızı göstermek için verilen bir örnek. Elbette aktif katılım konusunda kullanılabilecek onlarca değişik strateji var.
Ezbere Değil Anlamaya Yönelik Çalışmalar
Çıkış kartı uygulaması: Derslerin sonunda 2-3 açık uçlu soru kullanarak, öğrencilerin derste ne anladıklarını anlamak ve kullandığımız yöntemleri değerlendirmek mümkün. Öğrencilerin dersin sonunda yazacakları bir şey yoksa, kısa süreli belleklerinde bir şey olmadığını söylenebilir. Çıkış kartı uygulaması yapıldığında, öğrencilerin doğru cevapları vermeleri elbette önemli. Öğrenilenlerin uzun süreli bellekte olup olmadığını anlamak (en az 24 saat sonra) için kullanılabilecek yöntemlerden biri pop-quiz’dir (önceden haber vermeden yapılan kısa değerlendirme). Derslerde kullanılan yöntemlerin öğrencilerin aktif katılımlarına imkân veren yöntemler olmaması durumunda, öğrenciler derste öğrenemezler. Bu durumda olan ve derste öğrenemeyen öğrenciler, okulun dışında destek almak durumunda kalırlar. Derse etkin katılım stratejilerinin sistematik olarak uygulandığı ve ezbere değil anlamaya yönelik çalışmalar yapılan okullarda, öğrencilerin sınav kaygılarının azaldığı, Liselere Giriş Sınavı ile Yükseköğretime Geçiş Sınav'ında da öğrenci başarısının arttığı görülür.