(0212) 351 17 54

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu: Dağınık, Dalgın, Sabırsız

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu: Dağınık, Dalgın, Sabırsız

11 October 2021

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu: Dağınık, Dalgın, Sabırsız

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu hem öğrenmeyi hem de sosyal ilişkileri olumsuz etkileyen ciddi bir sorun. Çocuk, Ergen ve Erişkin Psikiyatristi Prof. Dr. Yankı Yazgan (@yankiyazgan), ailelerin ciddiye alması gereken belirtileri anlatıyor.

(Posta Gazetesi’nden Özgür Gökmen Çelenk’in sorularına yanıtlar)

Bir çocuğun hiperaktif olduğu nasıl anlaşılır?

‘Hiperaktif’ kelimesi ‘dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu’ (DEHB) tanısı almış çocuklar için kullanılan bir takma ad. Bu terim yanıltıcı çünkü her DEHB’li çocuk hiperaktif değil. Her aşırı hareketli ya da davranışları kontrolsüz çocuk da DEHB tanısı almaz. DEHB’li çocuklar durumun gerektirdiğinden fazla hareketlidir ve davranışlarını kontrol etmekte zorlanırlar. Bu davranışlar sadece bir kez ya da sınırlı durumlarda değil, pek çok durum ve koşulda gözlenir. Davranışların aşırılığı çocuk ve çevresi için hayatı zorlaştıracak ölçüdedir.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite her zaman bir arada mı görülür?

Yüzde 60-70 oranında birlikte görülen bir sorun. Yerinde duramama, kıpır kıpır olma, dalgınlık, hayallere kapılma… Bu davranışları her çocukta değişik zamanlarda bir süreliğine görebiliriz. DEHB’de ise dikkatin dağılması, dürtülerin kontrol edilememesi ve hareketlerin kabul edilebilir seviyenin üzerinde olması öğrenmeyi, başkalarıyla geçinmeyi ve sorumlulukları yerine getirmeyi engelleyici düzeydedir.

Yaramaz mı hiperaktif mi, ayrım nasıl yapılır?

Yaramazlık aslında çocuğun davranışlarına tahammülsüzlüğümüz, sınırları net koyamamamız gibi aileye veya çevreye ait faktörlere bağlı. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar elbette aynı zamanda yaramaz da olabilirler. Yaramaz çocukların bazılarında dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu aynı zamanda bulunabilir. Yaramazlık ve DEHB bambaşka dünyalara ait kavramlar.

DEHB’nin belirtileri nelerdir?

-Dalgınlık: Dikkat kolayca dağılabilir (toparlanamaz). Olması gereken yerde değildir. Özellikle kız çocuklarında daha çok görülür.

-Dağınıklık: Derli toplu iş yapabilmek zordur (planlama).

-Sürekli bir hareket ihtiyacı vardır (hiperaktivite).

-Bekleyememe, sabırsızlık.

-Gözü karalık, aklına eseni yapıverme, düşünmeden hareket etme (dürtüsellik).

Bu aşırılıklar herkeste birçok durumda karşımıza çıkabilir. Ama dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı koyabilmemiz için tek bir aşırılık yetmez, birçok aşırılığın aynı anda olması gerekir. Bu aşırılıklar gündelik yaşamı, işlevleri, öğrenmeyi, toplumsal uyumu bozucu olur.

Yaşamı nasıl etkiler?

DEHB tanısı alan kişilerin planlama ve düzenleme becerileri yeterince gelişmemiştir. Dikkatsizlik ve konsantrasyon güçlüğü, konuları anlamayı ve kalıcılaştırmayı zorlaştırır. Akademik yaşamda olduğu gibi sosyal yaşamda da olayları takip etmeyi, sosyal ilişkilerdeki nüansları yakalamayı zorlaştırır. O nedenle, DEHB çok kişinin sandığı gibi bir kırıp dökme problemi değil. Daha ziyade sosyal uyumu ve akademik gelişimi etkileyen bir davranış zorluğudur. Buna paralel olarak da kişilik gelişiminin zorlandığı, çevreyle olan çatışmalar sonucunda kişinin kendisine ilişkin algısının bozulduğu bir durumdur. Dürtüsellik ve kendini dizginleyememe, öğrenme ve ders çıkartma için gerekli sabrı azaltır, ani ve hesapsız adımlara sebep olur.

-Kişi bir öğrenci ise ders dinleme ya da anne-babası ile ilişkilerinde zorlanmalar ağır basar.

-Çok küçük bir çocuksa dil gelişimi gecikebilir ya da yuvaya ayak uydurmakta zorlanabilir.

-Çocuk okula başlangıç döneminde ise okuma yazmada gecikme gözlenebilir. Diğer çocuklara kendini kabul ettirmek için zor kullanmaktan başka bir yol bilmediğinden yalnızlaşma ön plana geçebilir.

Belirtiler ileride değişim gösteriyor mu?

Evet, gelişimsel dönemlere göre seyir değişebiliyor. Özellikle hareketlilik bilhassa ergenlikte ciddi biçimde azalıyor. Hiperaktivite çocukların önemli bir bölümünde zaman içinde yalnızca adı yadigar kalan bir problem haline geliyor. Ama ergenlikte bu kez de riskli davranışlara açıklık, madde bağımlılığı, kazalar, suçlar gibi problemler ortaya çıkabiliyor. Dikkat dağınıklığı daha kronik gidişli bir mesele oluyor. Kıpır kıpırlık ergenlikte geçer.

-Ergenlik döneminde yerinde duramama, kıpır kıpırlık genellikle geri gelmemek üzere kaybolur. Yerini telaşa, aceleciliğe, gerginliğe ya da karamsarlığa bırakır. Dalgınlık, plansızlık, dağınıklık etkisini artırarak sürer. Hayatın yükleri ve sorumlulukları çoğaldıkça yetişememe, yetememe kaynaklı sorunlar artar.

-DEHB tanısı alanların en az üçte biri ergenlikten başlayarak yetişkin yaşlara doğru hayatın her alanını etkileyen bir sorun yumağıyla, kaynağını, nedenini bilemedikleri bir kaygı ve gerilim duygusuyla karşı karşılaşırlar.

-Ödev tesliminde zorlanan öğrenci, taahhütleri, projeleri tamamlamakta zorlanan ya da borçları zamanında ödemekte zorlanan bir birey olarak hayata devam edebilir.

Kızlar ve erkekler arasında görülme sıklığı farklılık gösterir mi?

Dikkat dağınıklığı, davranışlarını kontrol etmekte güçlük, amaçsız hareketlilik gibi belirtilerde pek büyük bir fark yok. Ama erkek çocuklar daha fazla doktora ve psikoloğa götürülüyor. Belki de bunda erkeklerin problemi yaşayış biçimlerinin başkalarına daha rahatsız edici gelmesi etkili. Kız çocuklarında problemin kendine özgü yanlarını tanımlamakta zorlanıyoruz.

Kendini tutamaz!

Kendini tutmakta zorlanan DEHB’li çocukların sık görülen davranışları:

-Yerinde duramaz.

-Oturması gerektiği halde oturmaz.

-Yerli yersiz koşup tırmanır.

-Çok konuşur.

-Sessiz sakin oynamakta güçlük çeker.

-Her zaman bir şeyle uğraşır.

-Sırasını beklemekte zorlanır.

-Söz keser.

Çok mu unutkan?

Dikkati dağınık çocukların yaşayabileceği sorunlar:

-Yönergeleri başından sonuna kadar takip edemez.

-Dikkatini yaptığı işe veya oynadığı oyuna vermekte zorlanır.

-Evde veya okulda yapacağı işler için gereken araç gereçleri kaybeder.

-Dinlemez.

-Detayları kaçırır.

-Düzensizdir.

-Uzun süre zihinsel çaba gerektiren işleri yapmak zorlanır.

-Unutkandır.

-İlgisi kolayca başka yönlere kayar.


Çocukta saldırgan davranışları önemseyin.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite ilk belirtilerini 2-3 yaşında verebiliyor. Ergen ve Erişkin Psikiyatristi Prof. Dr. Yankı Yazgan’a göre, bu yaşlarda başka çocuklara karşı saldırgan tutumlar ciddiye alınmalı

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda erken tanı konulmasının yararı var mı?

Elbette! Müdahale için bardağın dolmasını beklersek o zaman problem çapraşıklaşıyor, başka sorunlar ekleniyor. Mutsuzluk, huzursuzluk ortaya çıkıyor. Aile düzeni bozuluyor. Çocuğun sosyal gelişimiyle ilgili problemler başlıyor. Akademik olarak da bitmek bilmez bir başarısızlık baş gösteriyor.

İlk belirtiler kaç yaşlarında ortaya çıkıyor?

2-3 yaş civarında bardağın dolmaya başladığını görebilirsiniz. Ama dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) en çok okula başlangıç döneminde fark edilir. Çünkü okula başlangıç dönemi, sınırların ve beklentilerin çok net çizildiği bir zaman. Çocukların yüzde 85-90’ı o sınırlara uymayı ilk 3 ay içinde başarıyor. Kalan bölümün en az yarısını ise DEHB tanısı alabilecek çocuklar oluşturduğu söylenebilir.

Küçük yaşlarda hangi davranışlar alarm belirtisi olarak görülmeli?

İleride dikkat eksikliği ve hiperaktivite tanısı almaya doğru götüren en önemli davranış 2-3 yaşında başka çocuklara karşı saldırgan tutumlardır. 4-6 yaş arası bir çocuğun artık hayalle gerçeği ayırt ettiği, kendini kontrol etmeyi başardığı, riskli durumlara karşı temkinli olmaya başladığı bir zamandır. Çocuğunuz o yaşa geldi ancak çok sık kaza geçiriyorsa, kendini kollamayı başaramıyorsa, aklı erdiği halde kendini kontrol etmekte zorlanıyorsa ve konuşması gereken düzeye ulaşmadıysa konuyla ilgilenmekte yarar var. Bu tip durumlarda sorun sadece dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olmayabilir. Özellikle disleksi başta olmak üzere öğrenme güçlükleri bu yaşta okula uyumu etkileyen önemli bir sorun.

Okul çağında peki?

İlkokul birinci sınıfta yerinde oturmakta zorluk mesela. Ama ilk bir ayda çocukların neredeyse yarısı yerinde oturmayabilir. Aralık ayına gelindiğinde çocuk sınıfta dolaşmaya devam ediyorsa ya da herkesin yaptığı kadarını yapmakta zorlanıyorsa DEHB ve öğrenme güçlükleri başta olmak üzere ruhsal bozukluklar açısından değerlendirilmeli. Okul döneminde daha çok sınıf kurallarına uyum ve başarısızlık, ergenlik dönemine doğru yaklaştıkça kaygılar, mutsuzluk, kendinden memnuniyetsizlik, öfkeli, gergin olma da DEHB belirtisi olabilir.

Öfkenin DEHB ile ilgisi nedir?

Başkalarının temposunu yakalayamama ve farklılığını hissetme anksiyeteyi (aşırı endişeyi) tetikliyor. Endişeleri tetiklenen bir çocuk hele ergen üzüntülü görünmek yerine öfkeli oluyor. Öfke, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun buz dağının deniz üzerinde görünen kısmı gibi. İş uzadıkça problem karmaşıklaşıyor. Örneğin bu çocuklar 16 yaşında internet bağımlılığı nedeniyle ya da 17 yaşında ‘uyuşturucu kullanıyor’ diye çocuk-ergen psikiyatrına getiriliyor. Alt yapısına baktığınızda çocuğun 2-3 yaşından bu yana DEHB özelliklerini göstermekte olduğu ortaya çıkıyor. Aileler genellikle “Biz o zaman fark etmemiştik” diyor. Doğru, bu sorunlar belli bağlamlarda, örneğin çocuk anaokuluna gitmezse fark edilmez. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite çocuk ne zaman uyulması gereken sınırlarla karşılaşırsa o zaman ortaya çıkar. Türkiye’de okumuş yazmışlar arasında bile çocukların sınırlarının olmaması gerektiği konusunda yaygın bir kanı var. Özgürlüğü sınırsızlıkla karıştıran ebeveynler, özellikle orta ve üst sınıflarda daha çok. Oysa özgürlük, başkalarının sınırlarını aşma ve özgürlüklerini zedeleme pahasına olmamalı.

Sınır konusunu biraz daha açar mısınız?

Ölçülü olmak, bir şeyi ayarında, kararında yapmak… Örneğin yemeği kendinize ait bir tabakta yemek, tencereden kaşıklamaya göre bir sınır göstergesidir. Ne kadar yiyeceğiniz hakkında size bir fikir verir. Çocuk yan yana oturduğu sıra arkadaşını sıkıştırmadan oturması gerektiğini daha birinci sınıfta öğrenir. Ödev saatiniz var, o sırada televizyon seyretmemek bir sınır… Sınırların bir gün uygulanıp bir başka gün yetişkinin keyfine göre uygulanmaması, tutarsızlık, ebeveyn-çocuk ilişkisine ciddi zarar verir. İster DEHB olsun ister olmasın… DEHB’li çocuklar, çevresel koşullardan herkesten daha fazla etkilenir. Ama çevresel koşullar bu durumu sıfırdan var etmez, var olan durumun, yatkınlığın görünür hale gelmesine sebep olur. Sınırların net, açık seçik olması bir gerekliliktir. Anne babanın veya okuldaki yetişkinlerin tutarlı şekilde sınır koyamadığı koşullarda çocukların davranışlarında bozulma olur.

DEHB genetik bir sorun mu?

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda beynimizdeki planlama, organizasyon, kendini kontrol gibi özellikle beynin ön bölgesini kodlayan genler bazı farklılıklar gösteriyor. Özellikle dürtü kontrolü ve odaklanmada etkili olan beyin kimyasalının (dopamin) üretimi ve tüketiminden sorumlu çok sayıdaki gen var. Bunlardaki farklılıklar çevresel koşulların uygunsuzluğu ile bir araya gelince problem ortaya çıkıyor. Özetle, DEHB önemli ölçüde kalıtımsal boyutta olan ama her kuşakta birebir aynı şekilde gözlenmeyen bir sorun.

Çevresel koşullar ne kadar etkili?

Genetik yatkınlığı olanlarda olayı ortaya çıkarabiliyor. Örneğin bir çocuğun annesi babası boşanmış olsun. Çocukta bazı problemler görüldüğünde hemen boşanmaya yorulur. Oysa her annesi babası boşanan çocuk aynı şekilde davranmaz. Bu durumda boşanmayı bir hastalık nedeni gibi değil de daha çok problemi tetikleyici olarak görmeliyiz.

Başarı yolunda erken yorulanlar

‘DEHB’liler her alanda başarısız mı oluyor?’ sık sorulan sorulardan biri. Elbette böyle bir genelleme yapılamaz. Ama DEHB’lilerde başarının maliyeti daha yüksek. Bu çocuklar başkalarına göre daha fazla emek harcayarak bir şeyleri yapabiliyor. Bu sebeple bir bölümü hayatta erken yoruluyor. Örneğin iyi okullara, iyi üniversitelere girmelerine rağmen başarıyı sürdüremiyorlar. Genellikle, yorgunluk nedeniyle daha fazla emek harcamaya zahmet etmiyorlar, bir bakıma üşeniyorlar. Bu da hedeflerine ulaşamama sonucunu getiriyor. Daha küçük yaşlarda bir sayfa kitabı okumak için gereken dikkati vermek ona dünyanın en zor işi gibi gelebiliyor. DEHB’li birinin kendini tutması, kontrol etmesi için o kadar çok çaba göstermesi gerekiyor ki bu yoğun çaba çocuğu yoruyor. Yapması gerekenleri yapmaktan bezdiriyor. Ya da yapması gereken işlerin çoğunu tamamlamasına engel oluyor. Örneğin karşısındakini dinlerken, cümlesini bitmesini bekleyemiyor. Başarı konusuna dönersek… Başarı o kadar çok değişik etkenlere bağlı ki. Öğretmenleriniz, aldığınız eğitimin niteliği, kurum, anne-babanızın gelişiminizi destekleyici tutumu… Ailesinin öğretmeninin desteğini alabilen, biraz da şansı yaver gidenler başarılı oluyor.


DEHB’de bağımlılık riskine dikkat

DEHB genetik bir sorun mu?

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda beynimizdeki planlama, organizasyon, kendini kontrol gibi özellikle beynin ön bölgesini kodlayan genler bazı farklılıklar gösteriyor. Özellikle dürtü kontrolü ve odaklanmada etkili olan beyin kimyasalının (dopamin) üretimi ve tüketiminden sorumlu çok sayıda gen var. Bunlardaki farklılıklar çevresel koşulların uygunsuzluğu ile bir araya gelince problem ortaya çıkıyor. Özetle, DEHB önemli ölçüde kalıtımsal boyutta olan ama her kuşakta birebir aynı şekilde gözlenmeyen bir sorun.

Çevresel koşullar ne kadar etkili?

Genetik yatkınlığı olanlarda olayı ortaya çıkarabiliyor. Örneğin bir çocuğun annesi babası boşanmış olsun. Çocukta bazı problemler görüldüğünde hemen boşanmaya yorulur. Oysa her annesi babası boşanan çocuk aynı şekilde davranmaz. Bu durumda boşanmayı bir hastalık nedeni gibi değil de daha çok problemi tetikleyici olarak görmeliyiz.

DEHB sadece çocuklarda mı görülür?

Bu çok temel bir yanılgı. Uzun süre doktorlar da bu kanaatteydi. Hatta 12 yaş civarında kendiliğinden kaybolacağı söylenirdi. DEHB belirtileri çocukların üçte birinde ergenlikle birlikte hafifleyip ortadan kaybolabiliyor ama aradan geçen yıllardaki etkileri sonucunda ardında başarısızlık, kendine güven düşüklüğü, öğrenme ve davranış alışkanlıklarındaki sorunlar bırakabiliyor. En az üçte birinde ergenlikte devam ediyor. Kalan üçte bir ise yetişkinlikte de bu belirtileri göstermeye devam ediyor. Yetişkinlikte anne, baba, okul yok, ama eş ve iş var. Evlilikte ve iş yerinde zorluklar yaşanıyor. DEHB tedavisine bir şekilde çocuklukta başlanmış, yardım görmüş çocuklar yetişkinlikte problem devam etse bile hayatları mahvolmuyor. Çünkü problemle başa çıkma becerileri kazanmış, genel gelişimleri daha az etkilenmiş oluyorlar. Toplumda üretken bir rol almış çok sayıda DEHB’li kişi var. Uyumları daha iyi olan bu bireyler, geldikleri noktaya herkesten daha fazla çaba göstererek ve daha yüksek stres düzeyiyle geldiklerini belirtiyorlar.

DEHB’de bağımlılık riski daha mı yüksek?

Evet. Dikkat eksikliği ve hiperaktiviteniz varsa, dürtülerinizi kontrol edemiyorsanız, bir şeye sonuna kadar konsantre olamıyorsanız gerçek hayatta mutlu olmak zor. O nedenle mutlu olacağınız bir fantezi dünyasına kaçış, özellikle ergenlerde değişik bağımlılıklara yol açıyor. Bu en büyük problemlerimizden biri. Çünkü bir kere bu bağımlılık sistemine girdiğinizde oradan çıkmak çok zor. Örneğin çocukların bilgisayar ve her türlü dijital teknolojinin kullanıcısı olmasını arzu ediyoruz. Ama başka bir şey yapmamacasına bilgisayara, sosyal medyaya ve oyunlara bağımlı olabiliyorlar. Nitekim pandemi dönemi DEHB tanılı çocukların dijital teknolojiyi bir haz aracına indirgediği, başka sosyal ve gündelik işlevlerin zaten aksamış olduğu bir dönem oldu. Hemen sonuç alınabilecek, hazzın hızlıca elde edildiği durumların DEHB’de iyi çalışmadığı düşünülen beyin ödül sistemlerini kolayca etkilediği ve “bırakmadığı” söylenebilir.

DEHB, depresyon riskini artırıyor mu?

Evet, DEHB’li bireylerin zamanla kapıldıkları duygular ve düşünceler var: Çevreden aldıkları uyarılar sonucunda kendilerini sürekli yetersiz hissetme, hiçbir işi kendi başına yapabileceğine inanmama gibi. Bu düşünceler depresyonu doğurabiliyor. DEHB belirtileri yetişkin hayatta devam ettiğinde özellikle madde, alkol sorunları ile beraber kaygı ve depresyon sıktır.

Ailelere 8 öneri

-Çocuğunuzu suçlamayın: DEHB hayatta başınıza gelecek en büyük felaket değil. İçinde olduğunuz durumdan çocuğunuzu sorumlu tutmayın. Davranışları çocuğun tam kontrolünde olmadığını unutmayın. Kabul edip sevgi gösterin. Olaylar karşısında sakin kalmaya çalışın.

-Kendinizi suçlamayın: “Neden bunlar oldu?” yerine “Durumu düzeltmek için ne yapabilirim?” sorusu daha işe yarar sonuçlar getirir. DEHB fizyolojik ve genetik etkenlere dayalı bir durum. Gelişime zarar vermesini önlemek için önce çocuğunuzu her yönüyle tanıyın. Sorunu anlayın ve ona göre davranın.

-Olumlu olmaya çalışın: Ne kadar küçük görünürse görünsün çocuğunuzun olumlu davranışlarını mutlaka övün. Küçük olumsuz davranışlarını görmezden gelmeye çalışın. Çocuğunuza olumlu davranışlar kazandırmak için küçük ve ulaşılabilir hedefler koyun ve onu sürekli teşvik edin. Ne yapmaması gerektiğini söylemek yerine ne yapması gerektiğini söyleyin. Bir görevi tamamladığında ya da iyi davrandığında ne kadar memnun olduğunuzu söyleyin. Övgü tam davranışın ardından gelmeli, saatler ya da günler sonra değil.

-Nasıl hissettiğinizi söyleyin: Çocuğunuzu doğrudan eleştirmek yerine davranışlarının sizi nasıl etkilediğinden söz edin. Örneğin “…. yaptığında bu beni çok üzüyor” gibi.

-Kendinize ve çocuğunuza gereken zamanı ayırın: Gün içinde birlikte oyun oynamaya, konuşmaya ya da sessizce beraber oturmaya mutlaka zaman ayırın. DEHB genellikle okul çağı, ergenlik ve belli oranda yetişkinlikte de devam eder. Enerjinizi ihtiyatlı kullanın. Anne ve baba olarak kendinize mutlaka zaman ayırın. Ama sorumluluğunuzu diğer ebeveyn ile paylaşmayı bilin. Örneğin, çocuğunuzun ders çalışması için destek günlerini bölüşün.

-Kuralları açık ve net şekilde belirleyip herkes tarafından bilinip uygulandığı ev ve okul ortamları oluşturmaya çalışın.

-Ceza yerine olumlu davranışları bulup vurgulayın.

-Gelişim alanlarını genişletin, spor, müzik, sanat gibi alanlara yer açın.


Hiperaktivite ilaç firması uydurması mı?

DEHB’nin ilaç tekellerinin buluşu olduğuna dair bir görüş var. Ne dersiniz?

DEHB’li bir çocukla bir okulda ya da ailesiyle birlikteyken bir parça zaman geçirmiş birisi bu sözlerin son derece temelsiz, sorumsuzca söylenmiş olduğunu hemen fark edebilir. Okula gidip kapasitesi iyi, kalbi temiz ama kendini kontrol edemediği için arkadaşlarına zarar verici davranışlarda bulunan, bu sebeple dışlanan, mutsuz olan, aklı erdiği halde derslerini iyi dinleyemeyen, öğrenemeyen çocukları gördüğünüzde, bu iddiaları ortaya atanlara hayret ve esef ediyorsunuz. DEHB tedavisinin ilaç firmaları için önemli bir kazanç olması bir gerçek. DEHB’nin çocukların ve gençlerin ruhsal gelişimini engelleyen, hayata konsantre olmasını önleyen ciddi bir halk sağlığı sorunu olması da bir gerçek. Ama gerçeğin bilim dışı ölçütlerle belirlenmeye çalışıldığı bir çağda bu tür iddiaların insanlara inandırıcı gelmesine şaşırmamalıyız.

DEHB nasıl teşhis edilir?

Sağlık ve eğitim alanında çalışan meslektaşların ya da ailenin kuşkulanması ve yönlendirmesi ile başlayan süreçte çocuk ve ergen psikiyatrisi alanında uzmanlaşmış bir hekimin muayenesi ile tanı kesinleşir. Tanıyı kesinleştirmeye yönelik herhangi bir laboratuvar veya özgün bir tanı testi yoktur. Hekim gelişim dökümü yapmak için aile ve çocuk görüşmeleri yapar. Okul gözlemini yapar, genel sağlık durumunu inceler; durumun DEHB dışındaki olası nedenlerini ayırt eder. Tanıya dönük görüşmede DEHB’nin yoğunluğunu ve başka eşlik eden sorunların varlığını davranış değerlendirme ölçekleri ile araştırır. Öğrenme, biliş ve muhakeme özelliklerini uygun testlerle inceleyerek özgül öğrenme bozukluğu olasılığını ayırd edebilir. Davranış ölçekleri ve nöropsikolojik testler tanı koydurucu değildir; ancak çocuğun düşünce, algı ve muhakeme tarzına bakarak, problemin düzeyinin anlaşılmasına, yaklaşımın planlanmasına ve değişimin izlenmesine yardımcı olur. Farklı kişilerden başta okuldaki öğretmen ve psikolojik danışmanı olmak üzere alınan bilgiler çok değerlidir. Aynı bilgiler farklı ortamlardaki gözlemleri de içermelidir; örneğin, yaz tatili ile okul zamanı, anne-babanın yanındaki davranış ile başka yetişkinlerin yanındakini kıyaslayabilmeliyiz. Tıpkı bir otomobili değerlendirirken otomobilin yalnızca park yerinde nasıl durduğuna değil, aynı zamanda karda, çamurda, nasıl gittiğine bakmamız gibi. DEHB içinde olunan bağlama göre problemlerin arttığı ya da hafiflediği, başka sorunların doğduğu bir meseledir. Her yerde aynı görüntü ortaya çıkmaz. Asıl astma hastalığı hava kirliliğinin olduğu ortamda artıyorsa, DEHB de yetişkinlerin uygun davranmadığı veya çocuğun kendisine uygun olmayan yükleri taşıdığı durumlarda artar. Bu durumlar temelde biyolojik/genetik bir yatkınlığa dayalı bir problem olan DEHB’nin sebebi değildir, ancak çocuğun hayatının iyileştirilmesinde düzenlemeler yapabileceğimiz yerlere, ev ve okul ortamlarına ilişkin ipuçları taşır.

DEHB tedavi edilebilir mi?

Elbette edilebilir. Tedavinin başlıca hedefi çocuğun ve gencin doğal gelişimine imkan verecek bir düzen oluşmasını sağlamak… Kendini tutmasını, odaklanabilmesini, zahmetli durumlara katlanmasını sağlayacak konsantrasyonu tutturduğunda, zaten gelişmekte olan beyin ve zihin sistemlerinin DEHB’yle ilgili nedenlerden gelişiminin negatif etkilenmesini engelleyebiliriz.

Çocuğu bekleyen 6 sonuç

-Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuk, ilgisini çekmeyen ya da kendisini zorlayan şeylere uzun süre dikkatini vermekte zorlanır.

-İlgisini çeken bir şeyden ise dikkatini alamaz. O yüzden de kurallara göre davranması gereken yerlerde, içinden geçtiği ve aklına estiği gibi hareket etme eğilimi duyabilir.

-Kendini hiç dizginleyemediği için toplumsal uyumu bozulabilir. Kendinden isteneni ya da bekleneni yapmaktan kaçınabilir. Bu durum çocuğun hayatında, evde ve okulda hatta sporda ya da sosyal faaliyetlerde zorluklar çıkarabilir.

-Çevreden alacağı olumsuz tepkiler sebebiyle “olumsuz” kimliğini giderek benimseyebilir. Eleştirici ve dışlayıcı davranışlarımızla biz de bu algısını güçlendirebiliriz.

-Giderek kendine güvensizlik ve mutsuzluk saklanamaz hale gelebilir. Anlaşılmadığını düşünen bir çocuğun içinde bulunacağı başlıca ruh hali öfke ve bezginlik olur.

-Bütün bu sorunlar genellikle çok küçük yaşlardan itibaren mevcut olmakla birlikte, fark edilir olmaları okul çağına rastlar.

Eşlik eden sorunlar

-Karşıt olma, karşı gelme bozukluğu: Bilerek anne-babaya veya öğretmene karşı gelme, olumsuz bir tavır takınma (yüzde 40-80).

-Davranım bozukluğu: Yalan söyleme, hırsızlık, insanlara, hayvanlara zarar verme vb (yüzde 20-56).

-Kaygı bozuklukları: Basit fobi, ayrılık kaygısı vs (yüzde 10-40).

-Depresyon: Yüzde 0-45 (20’li yaşlarda yaklaşık oran yüzde 27).

-Bipolar bozukluk: Yüzde 0-27 (maksimum yüzde 6-10)

-Öğrenme güçlükleri: Yüzde 10-90 (öğrenme güçlüğünün nasıl tanımlandığına göre değişiyor).

-Uyku bozuklukları: Yüzde 30-56

-Gelişimsel koordinasyon bozukluğu: Sakarlık ve koordinasyon zorluğu (yaklaşık 50).


8 soruda hiperaktivite tedavisi

Nasıl tedavi ediliyor?

Hiçbir çocuk sadece ilaçla veya sadece psikolojik yöntemlerle ya da sadece okul önlemleriyle tam bir rahatlığa ulaşmıyor.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda (DEHB) ilaç tedavisi alsa da almasa da temel yöntemler şunlar:

-Çocuğun anlaşılmış hissedeceği, kendini zaafları ve kusurlarıyla anlayabileceği psikolojik yaklaşımlar,

-Ailenin çocukta davranış kontrolünü sağlayabilecek şekilde bir ev içi düzen oluşturması için eğitilmesi,

-Okul ortamının çocuğun ihtiyacına uygun hale getirilmesi için okul öğretmeni ve psikolojik danışmanı ile işbirliği yapılması.

Bu adımlar hangi oranda yeterli?

Tanı alan çocukların en az yarısında bu adımlar durumu düzeltmek için yeterli olmuyor ve ilaç tedavisi gerekiyor. İlaç tedavisi özellikle davranış kontrolü ve dikkat, odaklanmayı etkin kılma için en etkili kısa vadeli tedavi. Özellikle yaş büyüdükçe yerleşmiş kalıpları değiştirmek, çocukla ilgili izlenimleri silmek ve çocuğun kendi alışkanlıklarını değiştirmek açısından bir kredi gibi.

Hangi ilaçlar kullanılıyor?

Günümüzde dikkat ve konsantrasyon üzerine etkili olduğu kesin olarak bilinen ve DEHB tedavisi için ülkemizde ruhsatlandırılan iki ilaç grubu var: ‘Uyarıcılar/psikostimülanlar’ ve ‘noradrenerjik’ etkili ilaçlar. İlaçlar daha ziyade dikkati, dikkat süresini uzatmak, aynı anda birden çok konuyla ilgilenebilme kapasitesini artırmak, bekleyebilmek ve sabredebilmekle ilgili sistemleri destekliyor.

İlaçlar hangi mekanizmayla etki ediyor?

Dopamin, beynin kontrol, planlama, organizasyonla sorumlu ön bölgelerinin de kullandığı, yenilik ve yeni durumlar ile hızlıca salınan bir kimyasal. Dopamin salınımı özellikle bir davranışı daha çok ve daha uzun süreli yapmamızı sağlıyor. DEHB’li bireylerde dopaminin bu etkisi hemen sonuç ve keyif vermeyen durumlarda hızla silikleşiyor, o durumlar yeniliğini, ilginçliğini hızlıca yitiriyorlar. Okuma-yazma gibi efor ve tekrarlama gerektiren akademik aktivitelerde, sıkıcı durumlara tahammül gibi kendini kontrol gerektiren gündelik ilişki ve olaylarda beyindeki motivasyon sistemleri bir bakıma çabuk yoruluyor. DEHB’de beyin görüntüsü ve elektrofizyoloji çalışmalarında görülen kolayca yoruluvermiş, yarı uykulu bir beyin. Kullanılan ilaçlar dopaminin beyindeki kullanımını daha verimli kılıyor.

İlaç tedavisinin ne gibi riskleri var?

Her ilaçta olduğu gibi DEHB tedavisinde kullanılan ilaçların da prospektüsünde ayrıntısıyla sıralanmış çoğu nadir, bazıları tehlikeli olmasa da rahatsız edici bulunan (iştahsızlık ya da belli saatlerde keyifsizlik gibi) yan etkiler var. Hekim ve aile yakından iletişimdeyse, durumun gerektirdiği sıklıkta temastaysa çocuğun tedaviden zarar görme ihtimali çok düşük, zira problem yaratabilecek bir yan etki hızlıca fark edilebiliyor. Tedaviler bazen yıllarca sürüyor. Başta kaygılı ve titiz olan aileler bile zaman içinde sıkılarak hekim temasını aksatabiliyor, meseleyi sadece ilacın alındığı bir durum olarak görebiliyor. Oysa, DEHB tedavisi sadece bir reçeteyle yürütülmez. Çocuğun okul, aile ve arkadaş ortamındaki varlığını en iyi biçimde ortaya koymasını sağlayacak tıbbi, psikolojik ve eğitsel araçların bileşimi gerekir. “Aman ilaçlar dikkate çok iyi geliyor, herkes alsın” denemez. Aksine bu ilaçlar herkes kendi istediği gibi kullanmasın, ihtiyacı hekim görüşüyle belirlenmemiş diye özel kontrollü reçetelerle satılıyor. Türkiye’de tedaviyi yürütmekle yetkili çocuk psikiyatrlarının büyük bölümü ilaç konusunda çok titiz. Gereksiz tedaviden mümkün olduğunca kaçınarak, ancak tedavi gerekliliği olduğunda da bunu en etkin bir şekilde yaparak çalışıyorlar. Kamu hastanelerinin malum çalışma koşulları kısacık zaman dilimlerinde bu tedaviyi zorlaştırsa da…

İlaç, rahatsızlığı ortadan kaldırıyor mu?

Gelişim sorunları yok edilmesi gereken bir tümör gibi görülmemeli. İlaç tedavisi farmakolojik etkileri geçici, ancak bu geçici süre içinde beyin ve zihin gelişiminin gereklerini yerine getirecek eğitim, ebeveynlik ve psikososyal desteklerin varlığında ilacın sağladığı gelişim fırsat ve kazançları kalıcı olur. Kırık bir kola alçı taktığınızda, kırığın kendisi ile ilgili herhangi bir değişiklik yapmıyorsunuz. Ancak kemiğin doğru iyileşmesi için bir tür çerçeve, kılavuz oluşturuyorsunuz. İlaç tedavisini çocuğun gelişimiyle ilgili hamleleri yapabilmesi için ona bir soluk aldırmak gibi düşünebiliriz.

İlaca alternatif olduğu söylenen yöntemler konusunda ne düşünüyorsunuz?

Aileler “Yeter ki ilaç kullanmayalım” düşüncesinin etkisiyle etkinliği yararları araştırılmamış ve kanıtlanmamış, pek bir faydasını da görmediğimiz yöntemlere kayabiliyorlar. Bir çocuğa birçok şey iyi gelebilir; ama iyi gelen her şey bir tedavi olarak görülemez.

DEHB neden tedavi edilmeli? İyi bir anne-baba çocuk ilişkisini, iyi bir okul ve arkadaş ilişkisini, iyi bir öğrenme sürecini engellediği için. Bunu yaparken bir psikiyatrın tedavi planı kapsamında şu anda standart ilaç tedavileri, çocukla, aileyle ve okulla yürütülen psikolojik ve eğitsel müdahaleler dışında bir yöntem bulunmuyor. Buna pek ihtiyaç da kalmıyor.

Ailelere neler tavsiye edersiniz?

Çocuğun sıkıntılarını anlamaya çalışın. Yaptıklarının onun bilinçli tercihi olmadığını, kendisini kontrol edemediğini akılda tutun. Evet, bilerek yapıyor, yaptığının farkında ama amaçlayarak, niyetlenerek yapmıyor. Bu konudaki otoritelerin yazKitaplara, internette ciddi kaynaklara (örneğin, benim de kurucularından olduğum @paylasbuyusun platformuna) başvurun. Çocuklarınıza gelişimi için ihtiyacı olan düzeni, sınırları, yaşamın çerçevesini çizmekte yardımcı olun.