(0212) 351 17 54

Erken Evlendirilmeleri için Adli Rapor Talebi ile Çocuk Psikiyatri Polikliniğine Yönlendirilen Ergenlerin Sosyodemografik ve Ruhsal Özelliklerinin Değerlendirilmesi

Erken Evlendirilmeleri için Adli Rapor Talebi ile Çocuk Psikiyatri Polikliniğine Yönlendirilen Ergenlerin Sosyodemografik ve Ruhsal Özelliklerinin Değerlendirilmesi

28 October 2021

Erken Evlendirilmeleri için Adli Rapor Talebi ile Çocuk Psikiyatri Polikliniğine Yönlendirilen Ergenlerin Sosyodemografik ve Ruhsal Özelliklerinin Değerlendirilmesi

Makale Özeti

*Fındık ve ark.’nın (2019) yazısı, Stajyer Psk. Beliz Yeğencik tarafından özetlenmiştir.

Poyraz Fındık ve arkadaşları tarafından yapılan bu çalışmada, Ağrı ilindeki 16 yaşını doldurmuş 42 kız çocuğunun, erken evlendirilmeleri için psikiyatri kliniğine gönderilerek adli rapor isteme süreci incelenerek, erken evlenmenin sosyodemografik ve psikolojik belirleyicileri araştırılmış.

Bu raporlar mahkemelerce, evliliğe ruhen ve bedenen bir engel olup olmadığının incelenmesi için isteniyor. Bir çocuk ve ergen psikiyatri uzmanı, DSM-5’e göre psikiyatrik bozukluk varlığını inceliyor ve bir psikolog tarafından zeka testleri uygulanıyor. İlginç olarak, bu çalışmada incelenen vakalardan, psikiyatrik bozukluk tanısı alan hiçbir bireyin takip ve tedavi için tekrar başvurmadığı gözleniyor.

Erken yaşta evlilikle ilgili bilinenler:

Dünya genelinde genç kadınların %21’i 18 yaşından önce evleniyor. Toplamda her yıl 12 milyon genç kız erken yaşta evleniyor.

Bu veriler ülkelerin sosyoekonomik düzeyleri ile yakından ilişkili.

Erken evliliklerin dayanağı, “toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kültürel normlar, dini inançlar ve ekonomik sorunlara” bağlanabilir (p. 126).

Evlendikten sonra hamile kalan genç kızlarda ve bebeklerde fiziksel açısından sağlık komplikasyonlarıyla karşılaşılma ihtimali yüksek. Genç annelerin dezavantajlı sosyoekonomik koşulları nedeniyle yeterli beslenememesi bu durumun sebepleri arasında. Başka bir önemli sebep ise, hem bebek bakımı hem de kendi sağlıklarıyla ilgili konularda gereken bilgi ve tecrübeye henüz ulaşmamış olmamaları.

Psikolojik açıdan erken evlenen kişilerde “depresyon, intihar düşüncesi ve girişimi”nin yüksek olduğu gözleniyor. Ayrıca bu kişilerde psikolojik bozukluk tanısı alma ve psikiyatrik desteğe başvurma daha sık görülüyor (p. 126).

Ruhsal Bulgular:

Evlilik için adli rapor almaya yönlendirilenlerin tamamı kızdı. %20’si okuryazar değildi, %40’ı ilkokul mezunuydu. Örneklemin %56,8’i kırsal alanda yaşıyordu. Adli görüşmeye geldiğinde %81’i daha önceden dini nikah ile gayriresmi evlilik gerçekleştirmişti. Görüşmenin yapıldığı tarihte, %59,5’i gebeydi, %9,5’inin çocuğu vardı. DSM-5’e göre psikiyatrik tanı alma oranı %9,5’ti. Tanı alanlarda depresyon, sosyal fobi ve anksiyete bozukluğu gözlendi. Genel olarak %15’i sınırda zihinsel işlevsellik düzeyi ile, %82.5’i normal zeka düzeyi ile uyumlu bulundu. Erken yaşta gebelik yaşayanlar, hiç gebelik yaşamayanlar ile karşılaştırıldığında, daha küçük yaşta dini nikah ile evlendirildikleri ve eşleri ile aralarındaki yaş farkının daha fazla olduğu gözlendi.

Tartışma:

2018’de yapılan bir araştırmaya göre 16-19 yaşlarında evlenen erkeklerin oranı %2 iken, bu durum kadınlar için %18.

Bu farklılığı yaratan başlıca etkenlerden biri düşük eğitim düzeyi, diğeri yoksulluk; UNICEF sonuçlarına göre yoksulluk erken evlilik riskini 2.5 kat arttırıyor. (p. 128). Bunu takiben, kültürel ve sosyal normlar (cinsel ilişki için evliliğin bir koruma olarak görülmesi), erken evlenenlerde geniş aileye ve evliliğe daha kolay uyum sağlayacağı inancı gibi etmenler yer alıyor.

“Düşük eğitim düzeyi, çalışma hayatına dahil olmama ve eşler arasındaki yaş farkı”, erken evlenen kızların özerkliğini kısıtlayan faktörler arasında. Erken çocuk sahibi olmak, okul ve iş hayatından daha da uzaklaşma, bu yüzden sosyal izolasyona ve aile içi şiddete maruz kalma ihtimalinin daha yüksek olmasına da olanak tanıyor.

Ruhsal bozukluk teşhisi açısından bakıldığında, ülkemizde 18 yaş altı evlilik yapmış gençlerde “psikiyatrik hastalık yaygınlığının” arttığı gözlemlenmiştir (p. 128). Yine ülkemizde erken yaşta evlenenlerin cinsel istismara daha çok maruz kaldığı, intihar düşünce ve girişimlerinin de arttığı bulunmuştur. Literatürden farklı olarak, bu çalışmada incelenen 42 genç kız arasında psikiyatrik bozukluk tanısı düşük bulunmuş.

Buna sebebiyet veren ihtimaller arasında araştırmacılar, (1) rapor alma isteği doğrultusunda belirtilerin gizlenmesi, (2) eş adayının ya da ebeveynlerin ceza alma ihtimalinden çekinilmesi, ya da (3) kızların henüz evliliğe bağlı sorumlulukları yüklenmemiş olmaları, bu yüzden buna bağlı gelişebilecek psikiyatrik rahatsızlıkların da beklenenden az açığa çıkmış olabileceğini düşündürüyor (p. 129).

Çalışmadaki Kısıtlamalar:

Tek bir yerel bölgenin (Ağrı) baz alınmış olması, kayıt dışı evliliklere erişimin olmaması, erken evlilik yapmamış aynı yaş grubundaki gençlerle kıyaslama yapılmamış olması gibi açıklar bulunuyor.

Sonuç:

Erken evlilikler düşük eğitim düzeyi ve sosyoekonomik güçlükler ile ilişkilidir. Yüksek risk altında olan kızların okul ortamında kalma sürelerinin uzatılması, küçük yaşta evlilik oranlarını azaltabilmek amaçlı en temel tedbirlerden biridir. Evli kızlara yönelik eğitim, bilgi ve beceri gelişimini destekleyici özel ağların oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Bu yüzden araştırmacılar eğitim, sağlık ve adalet kurumlarının birlikte çalışması gerektiğini savunuyorlar. Genç kızların eşit eğitim imkanlarına sahip olması için çalışmalar yapılması alınabilecek en önemli tedbirlerden biri.