Hem Uslu Olsun Hem Hayatını Yaşasın
Uzm. Psk. Dan. Şükran Başarır
Ergenler hayatlarını yaşasın istiyorsak önce onların risk anlayışının bizden farklı olduğunu kabul edeceğiz. Onlar büyüyebilmek için pek çok şeyi merak edecek ve risk almak isteyeceklerdir. Hiç risk almayan ergenlerle ilgili daha çok endişelenmeliyiz aslında. Ergenlik yaşlarında hiç yaramazlık yapmayan, risk almayan, sınırları zorlamayan çocuklar bu dönemi hiç yaşamaz ya da çok daha geç yaşarlarsa bazı komplikasyonlar oluşur. Ergenlik gelişimsel bir dönemdir ve hakkıyla, bol drama ve gözyaşıyla, risklerle, çarpılan kapılarla, anne-babayla daha az sohbet etmek istemeyle, arkadaşları dünyanın merkezi yapmayla, okulda biraz savrulmakla, okula sadece o yakışıklı çocuğu/o dünya güzeli kızı görmek için gitmek istemekle, dışardan bakıldığında hiçbir sebep yokken bütün gün somurtup huysuzlanmayla, anne-babayı beğenmeyerek, birşey anlatmak istemeyerek, bazen hiç susmayarak bazen ağzından tek kelime çıkmayarak, dengelerin gün içinde bile değişebildiği günlerle, aylarla geçirilecek bir dönemdir. Ergen anne-babasından ancak böyle böyle ayrışabilir. Bu dönemi zamanında ve hakkıyla geçirenler hakkıyla yetişkinliğe geçebilirler. Bizim kuşağın “Biz hiç ergenlik yaşamamışız” demesi, ne bizim kuşağa övgü ne bu yeni kuşaklara haksızlık olarak söylenmemelidir. Ergenliğini yaşayamayan yetişkinler ya kendileri geç ergen olup ergen kalıyor ve çocuklarıyla “arkadaş” olarak farklı komplikasyonlara neden oluyor ya da pek çok duyguyu bastırarak erken ve fazla olgunlaşıp ergen çocuklarını hiç anlayamıyor. Kendi ergenliğini yaşayamamış dolu dolu yaramazlık-huysuzluk-mızmızlık yapamamış ebeveynler “Aman çocuğum hayatını yaşasın hiçbir şeyine karışmayacağım” diyorlar ya da “Biz de ergen olduk, ama anne-babamızdan böyle şeyler asla isteyemezdik” diyerek hiçbirşeye izin vermeyip herşeye şiddetli-hiddetli tepkiler gösterebiliyorlar. Ergenleri aşırı koruyuculuk ve denetimle sıkı sıkı tutmak da, büyüdü artık diye bırakmak da ayrı şekillerde risklidir. İkisinde de çocuklar büyüyebilmekte ve yetişkin yaşama geçmede zorlanacaktır. Ergenlik ne korkulacak ne kaçılacak ne bastırılacak ne kızılacak bir dönem; anne babanın çocuğunu artık fiziksel yakınlıkla değilse bile her iniş çıkışta her rampada her virajda duygusal yakınlıkla sarmalaması gereken bir dönem. Önce kendi ergenliğimizle hesaplaşıp barışmamız gerekiyor ki çocuğumuzun ergenliğini bizimkinden bağımsız bir ergenlik olarak olduğu gibi kucaklayabilelim.
Bu hafta ergen anne babalarına tek bir şey önerseniz ne olurdu sorusu geldi bir anneden, zor bir soru aslında. Anne babalar küçük yaşlardan itibaren, çocukları kaç yaşında olursa olsun onlara hem sözel hem duygusal olarak şu mesajı verebilmeliler: “Ne olursa olsun, ama ne olursa olsun, başına ne gelirse gelsin, ne kadar büyük bir yanlış yaparsan yap, kafan ne zaman karışırsa, ne zaman kendini iyi hissetmezsen biz senin yanında olacağız, sorgusuz sualsiz, seni yargılamadan-utandırmadan-suçlamadan. Ne zaman zorda kalsan, başın derde girse, ne yapacağını bilemediğin bir zaman olsa, bize gelebileceğini bil. Biz seni tüm kalbimizle ve tüm kaynaklarımızla sana yardımcı olmak üzere dinleyeceğiz, seni yargılamak ve sana kızmak üzere değil”. Tek bir öneride bulunsam kesinlikle bunu söylerdim. Bunu ne zaman söylesem, “Yanlış yaptığında düzeltmeyecek miyiz, kızmayacak mıyız, olur böyle şeyler normaldir mi diyeceğiz, hiç mi ceza çekmeyecek, sizin ergen çocuğunuz yok o yüzden böyle söylüyorsunuz” cevabını mutlaka duyarım yıllardır ve şunu anlatmaya çalışırım: Çocuklarla/ergenlerle yanlış davranış/hata üzerine konuşabilmek ayrı birşeydir, yanlışı düzeltmekle yanlışını anlamasını sağlamak ayrı şeylerdir, hata ne olursa olsun çocuğunu tüm hatalarıyla kabul etmek, çocuğunun yanında olabilmek ayrı birşeydir, çocuğa/ergene bunu %100 hissettirebilmek apayrı birşeydir. Söylemesi yapmasından kolay diyenler: Herşey ama herşey çocuk/ergen ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın onun yanında olacağımızı biliyorsa ve bir sorun olduğunda koşa koşa bize gelebiliyorsa ve tabii geldiğine pişman olmuyorsa kolaylaşır. Ergenlik dönemi de, ergen-anne/baba ilişkileri de, sorunların çözümü de. Bu güveni çocuğa verebilmek çocuğu kısıtlamaktan kat be kat koruyucudur. Onları devamlı risklerle ilgili korkutur ve tehdit edersek ya hiçbirşeyi denemez ve büyüyemezler ya daha çok merak edip daha çok deneme arzusu içinde olurlar. Risklerle ve meraklarıyla ilgili iyimserliğimizi, sağduyumuzu ve destekleyici tavrımızı koruyarak da konuşabiliriz. “Şöyle şöyle yaparsan gözüme gözükme”lerle ergenler büyütülemez; ergenlerle konuşurken takındığınız “ton” herşeydir, söylediklerinizin çok ötesindedir!