Pandemi Dönemi Gençlerin Ruh Sağlığını Nasıl Etkiledi?
Bu yazı, Anna Freud National Centre’ın düzenlemiş olduğu “The Impact of Pandemic on Young People's Mental Health” başlıklı webinar temel alınarak Stajyer Psk. Mısra Gürol tarafından kaleme alınmıştır.
COVID-19 salgını, dünyayı hızla ve yaş ayrımı gözetmeksizin etkisi altına aldı. Devletin virüsün yayılımını yavaşlatmak adına uyguladığı politikalar, ruh sağlığı açısından geniş çaplı sorunlar doğuran sosyal izolasyonu da beraberinde getirdi (Brooks et al., 2020). Virüsün yayılmasını en aza indirgemek için alınan sokağa çıkma yasağı, okulların kapanması ve sosyal mesafe gibi önlemler her yaştan insan için zorlayıcı olsa da özellikle duygusal destek için sosyal ilişkilere büyük ölçüde ihtiyaç duyan ergenler için daha da zorlayıcı oldu (Ellis and Zarbantany, 2017). Evde kalma durumu ve sosyal mesafe kuralları akran etkileşimini engellediğinden, özellikle kişilerarası stres ile ergenler arasındaki güçlü ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda, bu durumun ergenlerin ruh sağlığı üzerindeki etkisini incelemek hayati derecede önemlidir (Rapee et al., 2019).
Nisan 2020’de başlatılan TELL (Teenagers’ Experiences of Life in Lockdown) çalışması, 16-19 yaş arasındaki gençlerden karantinanın nasıl göründüğünü, nasıl hissettirdiğini ve bu süreci onların nasıl yönettiklerini söylemelerini istedi. Gençlerin birçoğu pandemiyi ‘olağandışı’ ve ‘ani’ olarak yorumlarken bu süreci ‘değişim, kayıp, ve belirsizlik içeren duygusal hız treni’ olarak tanımladılar. Kendilerini bu dönemde COVID-19 korkusu sebebiyle üzgün, endişeli, ve kızgın hissetmekle beraber günlük hayatlarında meydana gelen rutin kaybı, çevrimiçi işlerin zorlukları, bağımsızlık eksikliği, amaç kaybı gibi yeniliklerden ötürü de hüsrana uğramış hissettiklerini dile getirdiler. Gençliklerinin bu değerli dönemindeki vakti deneyim kaybı yaşayarak feda etmeleri ve gelecekleriyle ilgili belirsizliklerin artışı onları ruh sağlığı açısından büyük ölçüde zarara uğrattı. Gelecek kaygısı yüzünden gelecekten daha az emin olmaya başladılar, iş fırsatları ve eğitim konusunda endişeleri önemli derecede arttı. Gençler için hayatta aktif olma, rutinler oluşturma, açık havada kalmaya özen gösterme ve fiziksel olarak aktif olma bu süreç boyunca önemliydi. Aynı zamanda bağlı hissetmek de önemli oldu, kişilerarası ilişkilerde gençler için yakın bir destekleyicileri olması karantinayı daha olumlu hale getirdi ve gençlerin karantinayla başa çıkma sürecini kolaylaştırdı. Ancak beklenilen doğrultusunda çoğu insan birbirleriyle bağlantısının koptuğunu hissetti, çünkü telefonda yapılan konuşmalar fiziksel temas ile aynı deneyimi yaşatamıyordu ve kişi, ev dışında görüştüğü insanları özlüyordu. Yine de, ‘’bu işte hep beraberiz’’ düşüncesi işleri bir nebze kolaylaştırdı. Çalışmanın katlımcıları karantina döneminde hayatta minnettar oldukları şeyleri bulup pozitif kalmaya, umut dolu kalmaya ve pozitife odaklanmaya çalıştıklarından bahsettiler. Kapanma dönemi, aynı zamanda normal hayatın bazı baskılarını da hafifletti. Bu dönemde sınavların iptal edilmesi ya da okula gidilmemesi sosyal kaygılara sahip insanlar için bir rahatlama haline dönüştü ve artık ne giyecekleri ya da ne söyleyecekleri konusunda endişelenmeleri gerekmiyordu. Bir yandan da kimisi için bu dönem büyümek ve gelişmek için yeni fırsatlar doğurdu (ör: yeni beceriler öğrenme, hayattan istediklerini değerlendirme, aile ile daha çok vakit geçirme). Birkaç katılımcı, pandemi sürecinin yönetilişi açısından devlete kızgın ve kırgın hissetti, bazıları kendi kararlarını verme konusunda özgür iradelerinin olmadığını hissetti, bazıları ise yaş gruplarının göz ardı edildiğini hissetti.
Bu çalışma bize pandemi sürecinin çok yönlü bir deneyim olduğunu gösterdi, çok fazla huzursuzluk ile beraber büyüme ve ilişkilerin güçlenmesi de ön plandaydı. Karantinanın kişi üzerinde yarattığı duygusal etki yoğundu, çeşitli kaygılar içeriyordu ve bulgular öz bakımın ve başa çıkma kapasitesinin önemini vurguladı. Bu gibi bulgular, ergenliğin normalde neleri gerektirdiğini düşünmek için iyi bir fırsat olabilir.
Adolescents’ Lockdown-Induced Coping Experiences (ALICE)’in verileri Eylül-Aralık 2020’de toplandı ve çalışma İngiltere’de 11-14 yaş arası gençler ile yürütüldü. Bu çalışmaya göre ailesinde çalışan biri olanlar daha yüksek refah seviyelerine sahipti. Ev içerisinde yaşanan zorlukların daha düşük iyimserlik ve iyi oluş ve daha yüksek ruh sağlığı zorlukları ile önemli ölçüde ilişkili olduğu bulundu. Aynı zamanda COVID-19 korkusu yaşayan gençlerin daha düşük iyimserliğe ve iyi oluşa sahip olduğu, ve yüksek seviyede ruh sağlığı zorlukları yaşadığı bulundu. Bu çalışmada gençler pandemi döneminde yaşadıklarını ‘kayıp arkadaşlar ve aile, korkutucu haberler, başkaları hakkında endişe duyma, hobilerin ve deneyimlerin kaybı’ gibi kaygılı ifadeler ile tanımladılar. Bu dönemde onları destekleyici unsular akran desteği, devlet desteği ve sosyal destek oldu. Çalışmanın sonucu özellikle de okulun önemini vurguladı. Uzaktan eğitim, e-postlara geç yanıt verilmeyi içeriyordu, öğrenciler işlerini doğru yaptıklarından emin olamıyordu, anında geri bildirim alamıyorlardı, ve genel olarak yüz yüze olamamanın yarattığı his, öğrencilerin okulda olmayı tercih çok daha fazla tercih etmesine sebep oldu. Teknolojinin ve dolayısıyla yeni eğitim sisteminin yarattığı zorluklar olsa da bu bağımsızlığı sevenler de oldu. Yine de evlere kapanma sürecini biraz daha benimsemek adına kişiler bazı konularda çaba sarf ettiler. Öz-bakıma özen gösterdiler, yemek pişirmek gibi yeni hobiler edindiler, aile ile daha fazla zaman geçirdiler ve dolayısıyla ilişkilerini güçlendirdiler.
TELL ve ALICE çalışmalarının ortak yönleri olduğu kadar farklı yönleri de olduğu görüldü. Öncelikle her iki çalışmada da ilişkilerin önemi, aile ile bağ kurma şansının değeri ve arkadaşlardan uzak hissedildiği vurgulandı. Her iki çalışmada da eğitimle ilgili endişeler, hobilerin kaybına duyulan üzüntü ve devlet yönetimine duyulan hayal kırıklığı dile getirildi. Son olarak, çalışmaların sonucunda karantina sürecini bir rahatlama dönemi olarak görmeye çalışmak önerildi. İki araştırma arasındaki farklara baktığımızda sosyal yaşantının ve bağların daha büyük ergenler için (16-19) daha önemli olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda 16-19 yaş aralığındaki ergenlerin zor ev koşullarından daha fazla etkilendiği, gelecek ve belirsizlik konusunda daha çok endişelendikleri ve genel olarak pandemiyle alakalı daha olumsuz düşünceler barındırdıkları bulundu. Daha genç ergenler ise (11-14) durumun daha çok pozitif yönlerine odaklandı, çoğunlukla karantina döneminden keyif aldılar fakat okul konusunda daha çok endişe bildirdiler.
Araştırma sonuçları, COVID-19 pandemisi sırasında çocukların ve gençlerin nispeten yüksek düzeyde ruh sağlığı semptomlarına sahip olduğunu göstermiştir (Racine et al., 2020). Özellikle düşük gelirli hanelerden gelen çocuklar ve özel eğitim ihtiyaçları, nörogelişimsel bozuklukları olan çocuklar için de semptomlar artış göstermiştir. Örneğin, Çin'de Xie ve arkadaşları (2020), 2330 genç anketinden %22.6'sının depresif semptomlarda artış bildirdiğini ve %18.9'unun karantina sırasında artan anksiyete semptomları bildirdiğini tespit etti. İngiltere'deki çocukların ve gençlerin ruh sağlığına ilişkin NHS Dijital Anketi (NHS Digital, 2020), 2017’de 1/9 olan olası bir ruh sağlığı sorunu olan çocuk ve gençlerin oranının Temmuz 2020'de (ulusal karantinanın sona ermesinden sonra ancak birçok kısıtlama hala yürürlükteyken) 1/6 olduğunu vurguladı.
İngiltere’deki NHS (National Health Service) Digital’ın 2017’de başlattığı ve COVID-19 ile birlikte devam ettirdiği izlem çalışması, çocukların daha yüksek bir oranının ruh sağlığı sorunları yaşadığını tespit etti. Çocukların yanıt oranlarının %50’den düşük olduğu belirtildi ve daha önce yapılan araştırmalarda da olduğu gibi çocuktaki gelişimsel değişiklikleri pandemi ile ilgili etkilerden ayırmak zor oldu (Vizard et al., 2020). Yapılan Co-Space araştırmasına göre pandemi dönemi süresince çocuklar, en ağır ruh sağlığı sorunlarını kısıtlamaların en üst seviyede olduğu Haziran 2020 ve Şubat 2021 arasında yaşadılar. Pandemi dönemi genelinde ruh sağlığı en çok etkilenen gruplar ergenlik öncesi çocuklar, düşük gelirli kişiler, kadınlar, önceden de ruh sağlığı sorunları yaşayan kişiler ve LGBTQ oldu. Wirral Health and Developmental çalışmasının sonuçları, pandemiyle beraber genç ergenlerde en çok depresif semptomlar, TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) ve dışsallaştırma sorunları olduğunu gösterdi (Wright et al., 2021). Fakat Wirral araştırması bütün halkı temsil edebilecek yeterlilikte değildi ve kişinin gelişimsel sürecinin etkilerini ve COVID-19 un sonuçlarını ayırt etmek zordu. The Depressed Project’in verilerine göre Avustralya’daki gençlerde içselleştirme semptomlarında artış, İspanya’da davranışsal ve genel zorluklarda artış, Çin’de daha az depresif semptom ama dışsallaştırıcı semptomlarda artış ve Hollanda’da ise daha az dışsallaştırma semptomu saptanmıştır.
Yaş ve cinsiyet temelinde ruh sağlığı sorunları geliştirme riskinde de farklılıklar gözlemlenmiştir; ilkokul çağındaki erkeklerin herhangi bir ruh sağlığı sorununa sahip olma olasılığı (%12,2; en yaygın olarak davranış sorunları) aynı yaştaki kızlardan (%6,6) daha fazladır. Ancak ortaokul çağına gelindiğinde, erkeklerin ve kızların, ergen kızlarda daha çok duygusal bozuklukla birlikte herhangi bir ruh sağlığı bozukluğuna sahip olma olasılığı eşittir (Davis ve ark., 2018). Son olarak, pandeminin etkisi yaş grupları arasında farklılıklar göstermiş olabilir. Örneğin ergenlere kıyasla daha küçük çocuklar, okul dışındayken bağımsız öğrenmeye daha zor ulaşmakla birlikte ebeveynlerine daha fazla bağımlı olmaları (ilk dönemde yüksek düzeyde stres yaşadıkları bilinen) nedeniyle gelişimlerinde belirli bir oranda aksama yaşamış olabilirler. Karantina dönemi dolayısıyla aynı zamanda çocukların akranlarıyla daha az bağlantı kurabilme (ör: yüz yüze oyun oynamak yerine elektronik cihazlar aracılığıyla uzaktan oyun oynama) şansı oldu.
Okullar yeniden açıldıkça, bölgesel ve ulusal karantinalar devam ettikçe ve ekonomik etkiler daha keskin bir şekilde hissedildikçe, pandemi süresince çocukların ve gençlerin ruh sağlığındaki değişimleri daha fazla takip etmek önemli olacaktır. Pandeminin kimin ve hangi yollarda en ciddi şekilde etkilendiğine dair bir anlayış geliştirmek, en çok ihityaç duyulan yerde etkili desteği hedeflemek için çok önemlidir. Ergenlerin akran ilişkilerini sürdürmelerini sağlamak özellikle önemli görünmektedir ve hem ebeveynler hem de öğretmenler, devlet ve sağlık yönergelerinin sınırları dahilinde, mümkün olan her durumda sosyal etkileşimi teşvik etmelidir. Aynı zamanda ebeveynler ve öğretmenler olumlu ve destekleyici ev ve öğrenme ortamları yaratabilirler, ergenlere ihtiyaç duydukları gerekli araçları ve desteği sağladıkları sürece ergenler de gerektiğinde daha esnek ve uyumlu davranabilirler. Bildirilen çevrimiçi öğrenme güçlüklerinin birçoğu değişen teknoloji, öğrenme materyallerini anlama ve öğretmenden açıklama isteyememe ile ilgili sorunlardır. Her ders boyunca düzenli soru-cevap oturumları uygulamak, çevrimiçi derslerde öğrencilerin ilgisini çekmek için yaratıcı yollar bulmak ve öğrencilerin yeterli teknolojiye erişimlerini sağlamak, bu sorunların üstesinden gelmeye yardımcı olabilir ve dolayısıyla çevrimiçi eğitim ile ilişkili depresif semptomları azaltabilir. Bununla birlikte, sosyal izolasyon sürecinde aileler büyük stres altında kaldılar ve yüz yüze destek alamaz hale geldiler. Head Start, 10-16 yaş arası çocukların ruh sağlığını ve esenliğini iyileştirmeyi amaçlayan bir programdır ve bu program, çocukların dil, okuryazarlık, sosyal ve duygusal gelişim gibi birçok alanda gelişimini destekleyen bir öğrenme ortamı sağlar. Head Start, çocuklarının ilk ve en önemli öğretmeni olarak ebeveynlerin rolünü vurgular ve aile refahını destekler ve ailelerle ilişkiler kurmaya yardımcı olur. Bu gibi programlar izolasyon döneminde ebeveynlere düşen yükü ve ev içi stresi azaltarak 10-16 yaş arası çocukların gelişimini ve ruh sağlığını desteklemede faydalı olabilir. Son olarak, okullarda ruh sağlığını ve iyi oluşu desteklemek adına Mindfulness ve rahatlama stratejileri ile ilokul ve ortaokullarda güvenlik ve refah için farklı stratejiler de geliştirilebilir.
Referanslar
1.Anna Freud National Centre for Children and Families - The Tortoise and the Hare: Learning from both rapid response and ongoing research about the impact of the pandemic on young people’s mental health
2.Magson, N.R., Freeman, J.Y.A., Rapee, R.M. et al. Risk and Protective Factors for Prospective Changes in Adolescent Mental Health during the COVID-19 Pandemic. J Youth Adolescence 50, 44–57 (2021). https://doi.org/10.1007/s10964-020-01332-9
3.Waite, P., Pearcey, S., Shum, A., A. L. Raw, J., Patalay, P., Creswell, C. (2021). How did the mental health symptoms of children and adolescents change over early lockdown during the COVID-19 pandemic in the UK? The Journal of Child Psychology and Psychiatry, 1(1), https://doi.org/10.1111/jcv2.12009
4.Waite, P., Pearcey, S., Shum, A., A. L. Raw, J., Patalay, P., Creswell, C. (2021). Examining changes in parent-reported child and adolescent mental health throughout the UK’s first COVID-19 national lockdown. The Journal of Child Psychology and Psychiatry, 62(12), 1391-1401, https://doi.org/10.1111/jcpp.13490